Vücudumuzda temel enerji yakıtı olarak glikozu kullanırız. Yediğimiz besinlerle aldığımız glikoz vücudumuzda enerji vermek için metabolize olarak kan yoluyla vücuttaki tüm hücrelere iletilir ve hücreler için gerekli olan enerjiyi sağlar. Kanımızda bulunan glikoz miktarı vücudumuzun sağlığı ile ilgili veriler sunar. Kandaki şeker seviyesinin ölçümü bireylerdeki sağlık durumunun kontrolü açısından yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir.
Açlık kan şekeri testi kişinin 8-12 saat açlık sonrası damardan alınan kan örneğinde bulunan şeker miktarına bakılarak yapılan bir ölçümdür. En az 8 saat bireylerin kesinlikle bir şey yememesi gerekir. Testin sonucunda kandaki şeker değeri 126 mg/dl veya üstünde çıkarsa başka bir gün bir test daha yapılıp sonucun aynı değerlerde seyretmesiyle hastaya diyabet teşhisi konulur.
Açlık kan şekeri seviyeleri;
Tokluk kan şekeri testi, ağza ilk lokmanın atılmasından 2 saat sonra, damardan alınan kan örneğindeki şeker miktarına bakılan bir testtir. Tokluk testi de açlık kan şekeri testi gibi diyabet teşhisi için son derece önemlidir. Diyabet şüphesi bulunan ya da diyabetli bireylerde hastalığın takibi için açlık ve tokluk kan testi yapılmaktadır.
Prediyabet olarak da bilinen gizli şeker hastalığında ise tokluk şekeri 140-199 mg/dl arasında seyreder.Tokluk kan şekerinin 200 mg/dl seviyesinde veya üzerinde olması durumunda diyabet tanısı konulur.
Glikolatlı hemoglobin ve glikohemoglobin olarak da bilinen HbA1c testi, kan şekeri seviyesinde, açlık ve tokluk kan şekerinin ikisinin de etkili olduğu bir testtir. HbA1c testi ile glikozun hemoglobine olan bağlılığı ölçülür. Hemoglobin vücudumuzda kırmızı kan hücrelerinde bulunan önemli bir proteindir. Kırmızı kan hücrelerinin ortalama ömrü 3 aydır. Yapılan HbA1c testi de buna bağlı olarak 2-3 aylık ortalama kandaki şeker seviyesini gösterir.
Diyabet teşhisinin konulmasında ve diyabet hastalarının takibinde kullanılan son derece önemli bir testtir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre HbA1c;
Yüzde verilerin daha iyi anlaşılması bakımından, yüzde verilere göre ortalama mg/dl değerleri;
HbA1c değerinin %6’nın aşağısındaki değerlerde seyretmesi sağlık açısından önemlidir.
HbA1c testinde bireylerin açlık ya da tokluk durumu önemli değildir. Damardan alınan kan örneğine bakılarak HbA1c seviyesi tespit edilir. Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus vardır, kandaki hemoglobin seviyelerinde anormallikleri olan bireylerde (kansızlık gibi)bu test sağlıklı bir sonuç sağlamayabilir.
Şeker yükleme testi olarak da bilinen Oral Glukoz Tolerans Testi diyabet teşhisinin konulmasında kullanılır. Genellikle açlık kan şekeri prediyabet seviyelerinde (100-126 mg/dl) seyreden bireylerdeki diyabet teşhisinin konulması adına önemli bir test seçeneğidir.
Test yapılırken öncelikle açlık kan şeker ölçümü yapılır, ardından 75 gram glukoz 300 ml suda çözündürülerek kişiye verilir. 2 saat boyunca her yarım saatte bir kandaki şekeri ölçümü yapılır, 2. saatin sonunda şeker seviyesi 200 mg/dl veya üzerindeyse kişiye diyabet teşhisi konulur. Eğer sonuç 140-199 mg/dl çıkarsa kişide gizli şeker (prediyabet) var demektir.
Genellikle diyabet hastalarının kan şekerini kontrol etmek amaçlı evlerinde ya da herhangi bir mekanda şeker ölçüm cihazıyla rahatlıkla uygulayabildiği bir yöntemdir. Açlık ya da tokluk fark etmeksizin ölçüm yapılır ancak açlık veya tokluk durumuna göre kan şekeri seviyesi yorumu değişkenlik gösterecektir.
Rastgele kan şekeri ölçümü yapan sağlıklı bir birey için bu değerler 70-125 mg/dl aralığında olmalıdır. 200 mg/dl veya üzeri değerler ise sağlık açısından riskli değerler olduğundan bir uzmana görünmek gerekmektedir.
Glukoz ya da şeker vücudumuz için çok önemli bir enerji kaynağıdır. Tükettiğimiz besinlerle aldığımız enerji yeterli olmadığında vücut fonksiyonlarımız tam anlamıyla sağlıklı çalışamaz.
Açlık kan şekerinin 70-100 mg/dl seviyelerinde olması normal kabul edilir. Kan şekerinin 70 mg/dl altında değerlerde olması durumuna ise hipoglisemi denilir.
Hipoglisemi birçok farklı nedene bağlı olarak meydana gelebilmektedir. En temel sebebi ise yetersiz beslenme ve bununla beraber vücuda yeterli enerji sağlanamamasıdır.
Karbonhidratlar (glukoz-şeker) vücudumuz için temel enerji kaynağıdır. Karbonhidrat bakımından yetersiz beslenme durumu hipoglisemiyi beraberinde getirebilir.
Hormonların düzgün çalışmaması hipoglisemi nedenleri arasındadır.
Örneğin; tiroit bezlerinin yetersiz çalışması (hipotiroidi), birçok hormonun salgılanmasında büyük rolü olan hipofiz bezinin yetersiz ya da yanlış çalışması, böbrek üstü bezlerinin yetersiz çalışmasına bağlı olarak gözlenen kortizol düşüklüğü, insülinin yüksek salgılanmasıyla kan şekerinin düşmesi…
Kanda yeterli glukozun bulunmamasıyla gelişen dolayısıyla kişide enerji düşüklüğüne neden olan hipoglisemi genellikle sürekli yorgunluk, halsizlik gibi şikayetlerle kendini gösterir.
Bu şikayetlere ek olarak başka belirtiler de gözlenir;
Hipoglisemi sorunu yaşayan bireylerin günlük diyetlerinde şekerli yiyeceklerin çok fazla tüketilmesi önerilmemektedir.
Besinlerle aldığımız glukozun vücudumuzda enerjiye dönüşebilmesi için insülin hormonuna ihtiyaç duyulmaktadır. İnsülin hormonunun yeterli üretilememesi ya da üretilen insülinin salgılanıp kullanılamaması durumunda kanda glukoz birikmekte bu da hiperglisemiye neden olmaktadır.
Açlık kan şekerinin, normal seviyelerin (70-100 mg/dl), tokluk kan şekerinin ise 140 mg/dl seviyesinin üzerinde olması durumuna hiperglisemi denir. Kişide sürekli olarak bu değerlerin üzerinde seyrediyorsa diyabet şüphesi vardır. Aynı zamanda yüksek kan şekeri (hiperglisemi) tedavi edilmediği durumlarda kalıcı hiperglisemiye dönüşebilmekte böbrek ve göz rahatsızlıklarına sebep olabilmektedir.
Kan şekerinin yüksek olması çoğunlukla diyabet hastalarında görülen bir durumdur. Ailesinde diyabet olan kişilerde görülme sıklığı daha fazladır.
Hastalık ya da enfeksiyon durumu hiperglisemiye neden olarak gösterilebilmektedir.
Kan şekerinin yüksek olması kişide önemli sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir. Bu yüzden belirtilerin önemsenmesi gerekmektedir.
Hiperglisemi kesinlikle tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Doğru beslenme planı ve ilaç tedavisi başlanmışsa ilaçların düzenli alınması tedavide önemli kriterlerdir.